Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Sosyal Dayanışma Vakfı’nca düzenlenen ve Nevzat Er’e bir veda anlamı taşıyan Babıâli Etkinliği’ne izdiham sayılabilecek bir katılım yaşandı.
Sözlerine “5 yıllık görevi sırasında basın camiasına her türlü desteği veren gönül adamı, güzel insan Eminönü’nün son Belediye Başkanı Nevzat Er’i huzurlarınızda alkışlıyorum. Sayın Er, bir çağdaş insanın nasıl olması gerektiğini gösteren model bir siyaset adamı ve belediye başkanıdır” diye başlayan İstanbul Gazeteciler Derneği Başkanı ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Sosyal Dayanışma Vakfı Genel Sekreteri Engin Köklüçınar, Eminönü’nün Fatih ilçesine katılmasını da şu sözlerle eleştirdi:
“Napolyon’a sormuşlar; ‘dünya tek bir devletten ibaret olsaydı başkenti neresi olurdu’ diye. O da, İstanbul diye yanıtlamış. Peki, ‘oranın başkenti neresi olurdu’ Eminönü demişler. Ben, hükümetimize kırgınım. Çünkü, 8 bin 500 yıllık bir tarihe sahip bu yerin tarihe gömülmesini içime sindiremiyorum. Eminönü’nün bir başka yer ile özdeşleşmesi asla kabul edilemez; Eminönü bir dünya kentidir.”
Nevzat Er: Başkanlığı bıraktım, siyaseti değil
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Sosyal Dayanışma Vakfı Başkanı Selami Turgut Genç’in hoş geldiniz mesajından sonra söz alan Nevzat Er, “Bu organizasyon, bir veda yemeği anlamına gelmesin; bir yere gittiğimiz yok” diye başladığı konuşmasını Eminönü’nün Fatih’e katılmasına atfen bir anekdotla süsledi: “2008 yılında Cumhurbaşkanı Özal’ı anma günü. Aralarında Devlet Bakanı Cemil Çiçek’in de bulunduğu devlet erkanı ile birlikteyiz. Sayın Çiçek bir fıkra anlattı. O arada Eminönü’nün Fatih’e bağlanması da gerçekleşmiş. İzin verirseniz, hazır devlet de burada, ben de bir fıkra anlatayım dedim. Fıkra, rahmetli Burhan Felek’ten alınma. Bir avcı, elinde şahini ile avlanarak geçiniyor. İşler gayet iyi giderken bir dönem hiç av çıkmıyor. Eviyle ava gittiği yer arasında bir yatır var. Tam yatırın önüne geldiğinde ‘Ey Yüce Hazret, sen bir yatırsın şu mübarek elini uzat da rızkımız açılsın’ diyor. Av yerine geldiğinde epey bekliyor. Sonra gökyüzünde bir karaltı. Av geldi derken, bir kartal süzülerek geliyor ve avcının elindeki şahini kapıp götürüyor. Üzgün bir şekilde evine dönerken yatırın yanına geldiğinde dönüyor ve şunları söylüyor: ‘Ey Yüce Hazret, Yatır olmasına Yatır’sın da ancak lafı kıçından anlarsın.’ Fıkra bittikten sonra ben de ‘ey yüce devlet elimizde bir Eminönü vardı o da gitmesin’ dedim” sözleriyle, yapılanı zarif bir üslupla eleştirdi.
Nevzat Er, “Biz, bir iz bırakmaya çalıştık. İnsanlar, yaptıkları eserlerle anılırlar. Ben Pütürge’de doğdum. Türkçe’yi burada öğrendim. 1960’dan beri İstanbul’da yaşıyorum. Eminönü Meydanı’nda yürüyemezdiniz. İhtilal hükümetleri dahi çözemedi. Geldiğimiz ilk ay içinde işportayı temizledik. Siyasetçi ile merdiveni çıkarken dikkatli olacaksınız, inişin nerede başlayacağı belli olmaz. Ancak, biz bir yerdeyiz. Duruşumuz da bellidir; dik durduk, hizmet yapmaya çalıştık. Bir iz bırakarak başkanlıktan ayrıldım. Hayat ve siyasetten değil” açıklamasıyla siyasetten kopmayacağı mesajını verdi.
Kaynak: istanbılgazeteciler.net / 15 Mart 2009